29 Temmuz 2014 Salı

NOSTALJİ


Siyah beyaz çocukluk fotoğraflarımız var bizim kuşağın bir kaç aylıkken çekilmiş.

Erkek çocuklar misket oynardı,biz kızlar lastik.Bildiğiniz çamaşır lastiğini bağlardık uç uca ve satlerce lastik atlama oynardık. Birler, ikiler, üçler neyseydi de 4 ve 5' ler öyle her babayiğidin harcı değildi. Seksek de oynardık ama lastik kadar revaçta olmazdı hiç.

Gazoz kapağı biriktirirdik, topaçlarımız vardi...Okul çıkışı okulun hemen yanındaki küçücük tıklım tıkış kırtasiyeci dükkanından alırdık tüm okul malzemelerimizi. Yoktu öyle defter kalem markası. Kokulu silgiydi en büyük lüksümüz. Okul kapılarının önlerinde macun, kuşlokumu, çiftekavrulmuş satılırdı...Annelerimizin söylediği sarı kuruşların zamanına yetişemedik ama beyaz renkli 25 kuruşlarla neler neler alırdık.

Öğretmenlerimiz kızdığında yada elimize cetvelle vurduğunda annelerimiz hemen okula gelip öğretmeni şikayet etmezdi. Hatta haberleri bile olmazdı. Öğretmen şikayet edilmezdi ki. Evde biraz fazla konuştuk mu  " büyükler konuşurken çocuklar karışmaz " diye kestirip atarlardı. Su küçüğün, söz büyüğün idi. Öyle ikide bir psikolojimiz de bozulmazdı...

Meyve ve sebze mevsiminde alınırdı. Muz gibi pahalı meyveler akşam baba eve gelince hep birlikte yenilirdi. Kışın kestane soba'nın üzerinde pişirilirdi. Kış gecelerinde bozacı geçerdi sokaktan "Bozaaaaaaaaa" diye bölerdi sesi geceyi. Sonra mahallemizin bekçi amcası geçerdi düdüğünü öttürerek. Kendimizi güvende hissederdik. 

Çeşit çeşit kıyafetlerimiz yoktu pek. Karşı dairedeki komşu abi yurtdışına gidince ısmarlanırdı Levi's kot. Ya da çok çoğu Wrangler marka kot giyerdik. Yazın akşam üstleri yazlıkta bahçe duvarı'nın üzerinde otururduk komşu çocukları. Konuşurduk öyle havadan sudan...Yada en fazla karşı bahçelerden bakışırdık. Arkadaşımızın abisi bizim de abimizdi, kendi abimizden çekindiğimiz kadar çekinirdik ondan da. Biz kızlara konuşma teklif edilirdi. Ilk buluşmalarımız, ilk heyecanlarımız en fazla bir el ele tutuşma ile biterdi... En yakın arkadaşımıza anlatırdık saatlerce...Cumartesi öğleden sonraları bildiğimiz tek disco Hydromel'e gidilirdi okuldan arkadaşlarla. Hava kararmadan eve dönme şartımız vardi biz kızların. Kendi kız kardeşlerinden bildiklerinden, bizden çok erkek arkadaşlarımız  dikkat ederlerdi saate.

Anket defterlerimiz vardı hepimizin. "Issız adaya düşseniz yanınıza alacağınız 3 şey nedir'' sorusu ile başlayan, soru aralarında dergiden kesip yapıştırdığımız resimler olan anket defterlerimiz....Kilitli hatıra defterlerimiz de vardi. "Kara kara kazanlar kara yazı yazanlar'' diye başlayan tekerlemeler yazardık ya da ''en sevdiğim arkadasıma'' diye başlayan cümleler kurardık birbirimizin hatıra defterlerine. Çikolataların yaldızlı kağıtlarını elimizle düzeltir defter aralarında saklardık niye sakladığımızı bilmeden. Sevgilinin verdiği çiçek kitap sayfaları arasında kurutulurdu, arada açar bakardık, hatırlattığı güzel şeylere gülümserdik kendi kendimize. Beğendiğimiz şarkılardan listeler yapardık. Sonra kaset doldurturduk. Walkmenimiz ayrılmaz parçamızdı bizim. 

Üniversitede bir en fazla iki arkadaşımızın arabası vardı. Anadol yada Wolksvagen olurdu markası. Doluşurduk içine ders kırardık..En çok sinemaya giderdik yada Emirgan'a ....

Erkek arkadaşımızdan öyle pahalı hediye beklentilerimiz yoktu. Sevgililer günü, babalar günü gibi ısmarlama gün dayatmaları yoktu henüz. Kırdan toplanmış bir demet papatya bize herşeyden kıymetli gelirdi. Şarkilardan fal tutardık, papatya yapraklarından medet umardık seviyor sevmiyor diye...Seviyor çıkarsa inanırdık da sevmiyor çıkarsa başka bir papatyanın yapraklarına da sorardık   seviyor çıkana kadar ...

Biz 70-80 lerin kusagıyız...Doya doya yaşadık çocukluğumuzu, lise yıllarımız sağ sol kavgaları ile gölgelendi ama mutlu olmayı bildik işte bir şekilde...