Siyah
beyaz çocukluk fotoğraflarımız var bizim kuşağın bir kaç aylıkken çekilmiş.
Erkek çocuklar misket oynardı,biz kızlar lastik.Bildiğiniz çamaşır lastiğini bağlardık uç uca ve satlerce lastik atlama oynardık. Birler, ikiler, üçler
neyseydi de 4 ve 5' ler öyle her babayiğidin harcı değildi. Seksek de oynardık ama lastik kadar revaçta olmazdı hiç.
Gazoz
kapağı biriktirirdik, topaçlarımız vardi...Okul çıkışı okulun hemen yanındaki
küçücük tıklım tıkış kırtasiyeci dükkanından alırdık tüm okul malzemelerimizi.
Yoktu öyle defter kalem markası. Kokulu silgiydi en büyük lüksümüz. Okul
kapılarının önlerinde macun, kuşlokumu, çiftekavrulmuş satılırdı...Annelerimizin söylediği sarı kuruşların zamanına yetişemedik ama
beyaz renkli 25 kuruşlarla neler neler alırdık.
Öğretmenlerimiz
kızdığında yada elimize cetvelle vurduğunda annelerimiz hemen okula gelip öğretmeni şikayet etmezdi. Hatta haberleri bile olmazdı. Öğretmen şikayet
edilmezdi ki. Evde biraz fazla konuştuk mu " büyükler konuşurken çocuklar karışmaz " diye kestirip atarlardı. Su küçüğün, söz büyüğün idi. Öyle ikide bir psikolojimiz de bozulmazdı...
Meyve
ve sebze mevsiminde alınırdı. Muz gibi pahalı meyveler akşam baba eve gelince
hep birlikte yenilirdi. Kışın kestane soba'nın üzerinde pişirilirdi. Kış gecelerinde bozacı geçerdi sokaktan "Bozaaaaaaaaa" diye bölerdi sesi
geceyi. Sonra mahallemizin bekçi amcası geçerdi düdüğünü öttürerek. Kendimizi
güvende hissederdik.
Çeşit çeşit kıyafetlerimiz yoktu pek. Karşı dairedeki komşu abi yurtdışına gidince ısmarlanırdı Levi's kot. Ya da çok çoğu Wrangler marka kot giyerdik. Yazın akşam üstleri yazlıkta bahçe duvarı'nın üzerinde otururduk komşu çocukları.
Konuşurduk öyle havadan sudan...Yada en fazla karşı bahçelerden bakışırdık.
Arkadaşımızın abisi bizim de abimizdi, kendi abimizden çekindiğimiz kadar çekinirdik ondan da. Biz kızlara konuşma teklif edilirdi. Ilk buluşmalarımız,
ilk heyecanlarımız en fazla bir el ele tutuşma ile biterdi... En yakın arkadaşımıza anlatırdık saatlerce...Cumartesi öğleden sonraları bildiğimiz tek
disco Hydromel'e gidilirdi okuldan arkadaşlarla. Hava kararmadan eve dönme şartımız vardi biz kızların. Kendi kız kardeşlerinden
bildiklerinden, bizden çok erkek arkadaşlarımız dikkat ederlerdi
saate.
Anket
defterlerimiz vardı hepimizin. "Issız adaya düşseniz yanınıza alacağınız 3 şey nedir'' sorusu ile başlayan, soru aralarında dergiden kesip yapıştırdığımız
resimler olan anket defterlerimiz....Kilitli hatıra defterlerimiz de vardi.
"Kara kara kazanlar kara yazı yazanlar'' diye başlayan tekerlemeler
yazardık ya da ''en sevdiğim arkadasıma'' diye başlayan cümleler kurardık
birbirimizin hatıra defterlerine. Çikolataların yaldızlı kağıtlarını elimizle
düzeltir defter aralarında saklardık niye sakladığımızı bilmeden. Sevgilinin
verdiği çiçek kitap sayfaları arasında kurutulurdu, arada açar bakardık,
hatırlattığı güzel şeylere gülümserdik kendi kendimize. Beğendiğimiz şarkılardan listeler yapardık. Sonra kaset doldurturduk. Walkmenimiz ayrılmaz
parçamızdı bizim.
Üniversitede
bir en fazla iki arkadaşımızın arabası vardı. Anadol yada Wolksvagen olurdu
markası. Doluşurduk içine ders kırardık..En çok sinemaya giderdik yada
Emirgan'a ....
Erkek
arkadaşımızdan öyle pahalı hediye beklentilerimiz yoktu. Sevgililer günü,
babalar günü gibi ısmarlama gün dayatmaları yoktu henüz. Kırdan toplanmış bir
demet papatya bize herşeyden kıymetli gelirdi. Şarkilardan fal tutardık,
papatya yapraklarından medet umardık seviyor sevmiyor diye...Seviyor çıkarsa
inanırdık da sevmiyor çıkarsa başka bir papatyanın yapraklarına da sorardık
seviyor çıkana kadar ...
Biz
70-80 lerin kusagıyız...Doya doya yaşadık çocukluğumuzu, lise yıllarımız sağ sol kavgaları ile gölgelendi ama mutlu olmayı bildik işte bir şekilde...
"Issız adaya düşerseniz yanınıza alacağınız üç şey nedir?" sorusunun cevabını da ciddi bir şekilde düşünürdük. :) Blog keşif etkinliği sayesinde buldum sizi. benim de tariflerimin olduğu bir bloğum var.
YanıtlaSilsevgiler.
http://renklipastasepeti1.blogspot.com
Evet ya...Ne tasasız günlermiş meğer...Tek derdimiz bu sorulardı...
SilBen de sizin blogunuza gidiyorum şimdi :)
Sevgiler...