Erenköyde oturup
Nişantaşında çalışan biri olarak tahmin edersiniz ki hergün sabah akşam
1,5-2 saat araba
kullanıyorum. Kıtalararası yolculuk yapıyorum yani. Şikayetçimiyim? Hayır.
Severim araba kullanmayı ben. Evet trafik oluyor ama ben bu saatleri kendimi
dinleme saatleri olarak ayırıyorum, trafikte sinirlenmek yerine günün
muhasebesini yapıyorum. Bana iyi geliyor.
Araba bana hep bir özgürlük duygusu vermistir. Mecbur kalmadıkça da her
yere araba ile gitmeyi tercih ederim. Ama bazen tabi ki taksiye de bindiğim
oluyor. Mesela karlı havalarda araba kullanamam yada gece içki içeceksem almam arabamı taksiyle
giderim gideceğim yere. Öyle ya da böyle bir şekilde herkes gibi ben de
hayatımın büyük bir kısmını yollarda geçiriyorum. Hal böyler olunca da ister
istemez bir sürü yol hikayesi, yol anısı birikiyor.
Mesela;
Birgün ki o zaman
arabam bile yoktu. İşe yeni başladığım günlerden bir gün Besiktaştan taksiye
bindim. Çalıştığım hastanenin adını söyledim. Yola koyulduk. Sabah sabah
şöförün konuşası tuttu ben de havamdaymışım cevap veriyorum sakin sakin. Taksi
şöförünün “Hastanede mi çalışıyorsun abla?” sorununa abla kelimesine
takılmayarak “evet” diye cevap verdim.
Taksi şöförü meraklı cikti devam ediyor, doktormusun? Hemşiremisin? sorularına “hayır” diye cevap
verince “e doktor değilsin hemşire değilsin ne iş yaparsın hastanede”
şeklindeki kaçınılmaz soru geldi. Hey Allahım bizim de kaderimiz bu ne
yaptığımızın bilinmemesi . Hastane sadece doktor ve hemşireden ibaret sanan
canım yurdumun canim insanları seviyorum sizi ben. Oysa bir sürü isimsiz
kahraman var siz o hastanelerde tedavi olurken yardımcı olan ama neylersin işte
bizim meslegin kaderi de bu. Ben de o zaman
işe yeni başlamışım ya hoşuma gidiyor biri işimi sorsun da cevap vereyim
diye bayılıyorum. Mesleğimin mühendislik kısmın es geçerek “Tıbbi Radyofizik
Uzmanıyım” dedim. Şöför bey aynadan şöyle bir baktı ve “ iyi olacak hastanın
doktor ayağına gelirmiş abla şu benim bagajda bir radyo var kimse tamir
edemiyor sevabına bi baksan” demez mi?.
Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim, zaten ineceğim yere gelmiştim, ben taksiden inerken hala “abla parası neyse
verirdim” diye sesleniyordu adamcağız. O gün bu gündür biri mesleğimi
sorduğunda “Tıbbi Radyasyon Fiziği Uzmanı” derim. Arkadaşlarla aklımıza
geldikçe güleriz.
Bir başka anımda
aklıma geldikçe beni hem utandırır hem de güldürür. Bir sabah yıldız yokuşundan
arabamla ışıklara doğru iniyorum. Arkamdaki araba sürekli korna çalarak yol
istedi hatta beni trafikte bayağı zor bir durumda bırakarak yanımdan
geçti. İleride ışıklarda yan yana geldik
. İçimden “ne oldu acele ettinde sanki işte aynı yerdeyiz” diye düşündüm ve o
sırada da gerizekalı diyerek kafamı çevirdim. Bir baktım korna çalıyor camı
açın diye işaret ediyor. İçimden “ benden özür dileyecek biraz önce beni zor
durumda bırakıp geçtiği için “ diye düşündüm (Hala insanlardan umudunu
yitirmeyen bir romantiğim ben) Camı açtım adam “Hanımefendi biraz önce bana
gerizekalı dediniz çok ayıp sizin gibi bir hanımefendiye hiç yakışmadı” demez
mi?. Öylece bakakalmışım. Belki de hayatımda
verecek cevap bulamadığım ender zamanlardan biridir. Size söylemedim dedim ama adam ”Bal gibi bana
söylediniz yanınızda kimse yok ki” diye cevap verdi ve gaza bastı gitti. Ben
ancak arkamdaki arabanın korna sesi ile kendime geldim ve yola devam ettim.
Usta blog
yazarları “çok okunmak istiyorsanız
yazılarınızı uzun tutmayın” diyor. Bu nedenle diğer anılar bir başka yazının
konusu olsun. Evet yol anılarım devam edecek ....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder