12 Nisan 2014 Cumartesi

YOL ANILARIM -1

Erenköyde oturup Nişantaşında çalışan biri olarak tahmin edersiniz ki hergün sabah akşam
1,5-2 saat araba kullanıyorum. Kıtalararası yolculuk yapıyorum yani. Şikayetçimiyim? Hayır. Severim araba kullanmayı ben. Evet trafik oluyor ama ben bu saatleri kendimi dinleme saatleri olarak ayırıyorum, trafikte sinirlenmek yerine günün muhasebesini yapıyorum. Bana iyi geliyor.  Araba bana hep bir özgürlük duygusu vermistir. Mecbur kalmadıkça da her yere araba ile gitmeyi tercih ederim. Ama bazen tabi ki taksiye de bindiğim oluyor. Mesela karlı havalarda araba kullanamam yada  gece içki içeceksem almam arabamı taksiyle giderim gideceğim yere. Öyle ya da böyle bir şekilde herkes gibi ben de hayatımın büyük bir kısmını yollarda geçiriyorum. Hal böyler olunca da ister istemez bir sürü yol hikayesi, yol anısı birikiyor.

Mesela;

Birgün ki o zaman arabam bile yoktu. İşe yeni başladığım günlerden bir gün Besiktaştan taksiye bindim. Çalıştığım hastanenin adını söyledim. Yola koyulduk. Sabah sabah şöförün konuşası tuttu ben de havamdaymışım cevap veriyorum sakin sakin. Taksi şöförünün “Hastanede mi çalışıyorsun abla?” sorununa abla kelimesine takılmayarak  “evet” diye cevap verdim. Taksi şöförü meraklı cikti devam ediyor, doktormusun?  Hemşiremisin? sorularına “hayır” diye cevap verince “e doktor değilsin hemşire değilsin ne iş yaparsın hastanede” şeklindeki kaçınılmaz soru geldi. Hey Allahım bizim de kaderimiz bu ne yaptığımızın bilinmemesi . Hastane sadece doktor ve hemşireden ibaret sanan canım yurdumun canim insanları seviyorum sizi ben. Oysa bir sürü isimsiz kahraman var siz o hastanelerde tedavi olurken yardımcı olan ama neylersin işte bizim meslegin kaderi de bu. Ben de o zaman   işe yeni başlamışım ya hoşuma gidiyor biri işimi sorsun da cevap vereyim diye bayılıyorum. Mesleğimin mühendislik kısmın es geçerek “Tıbbi Radyofizik Uzmanıyım” dedim. Şöför bey aynadan şöyle bir baktı ve “ iyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş abla şu benim bagajda bir radyo var kimse tamir edemiyor sevabına bi baksan” demez mi?.  Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim, zaten ineceğim yere gelmiştim,  ben taksiden inerken hala “abla parası neyse verirdim” diye sesleniyordu adamcağız. O gün bu gündür biri mesleğimi sorduğunda “Tıbbi Radyasyon Fiziği Uzmanı” derim. Arkadaşlarla aklımıza geldikçe güleriz.

Bir başka anımda aklıma geldikçe beni hem utandırır hem de güldürür. Bir sabah yıldız yokuşundan arabamla ışıklara doğru iniyorum. Arkamdaki araba sürekli korna çalarak yol istedi hatta beni trafikte bayağı zor bir durumda bırakarak yanımdan geçti.  İleride ışıklarda yan yana geldik . İçimden “ne oldu acele ettinde sanki işte aynı yerdeyiz” diye düşündüm ve o sırada da gerizekalı diyerek kafamı çevirdim. Bir baktım korna çalıyor camı açın diye işaret ediyor. İçimden “ benden özür dileyecek biraz önce beni zor durumda bırakıp geçtiği için “ diye düşündüm (Hala insanlardan umudunu yitirmeyen bir romantiğim ben) Camı açtım adam “Hanımefendi biraz önce bana gerizekalı dediniz çok ayıp sizin gibi bir hanımefendiye hiç yakışmadı” demez mi?.  Öylece bakakalmışım. Belki de hayatımda verecek cevap bulamadığım ender zamanlardan biridir.  Size söylemedim dedim ama adam ”Bal gibi bana söylediniz yanınızda kimse yok ki” diye cevap verdi ve gaza bastı gitti. Ben ancak arkamdaki arabanın korna sesi ile kendime geldim ve yola devam ettim.


Usta blog yazarları  “çok okunmak istiyorsanız yazılarınızı uzun tutmayın” diyor. Bu nedenle diğer anılar bir başka yazının konusu olsun. Evet yol anılarım devam edecek ....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder