Gecen cuma akşamı geç bir saatte iş yerinden
çıktım. Yorgun, cuma akşamı yalnız olmaktan mutsuz, ama biri ile bir yerlere
gidecek enerjiden de yoksun bir şekilde otopark görevlisinin arabamı
getirmesini bekliyordum ki telefonum çaldı. Kankam Mersine annesine gitmişti
oradan aradı. Olağan günlük konuşmamızı yaptık. Amerika'dan kankamın yegenleri
Pelin ve Emir için küçük birer hediye almıştım. Bana teşekkür etmek
istiyorlarmış. Pelin 5 yaşında henüz. Emir ise 7 yaşında. Dünya tatlısı
ikisi de. Bıcır bıcır konuştular,
teşekkür ettiler. Çocukların sesi bana hep iyi gelmiştir. Neyse dudaklarımda
hafif bir gülümseme mutlu bir şekilde kapattım telefonu. Arabama bindim .
Aradan bir yarım saat geçti tekrar çaldı telefonum. Aaa kankam gene arıyor
"Birşey söylemeyi unuttu herhalde'' diye düşündüm. Her zamanki gibi "
Yes şeker " diye açtım telefonumu baktım Pelin.." Bana aldığın
terlikleri burada herkes çok beğendi , ben de "üzülmeyin Vildan teyzem size
de alır" dedim, "anneanneme, teyzeme , anneme de alırmısın" diye soruyor. Allahım
ya nasıl güzel bicir bicir konuşuyor. Sonra kankam aldı telefonu tam konuşurken
bak sana kimi vereceğim dedi. Telefonda " Neccektin be Hazal neccektin,
eeee napacan sende mecbur'' diye Vasfiye Teyze kelimeleri ile baslayan cumleler
kuran Pelin'in babası...Allahım nasıl bir güldüm, nasıl bir güldüm. Gözlerimden yaş geldi. O yarım
saat önceki gamlı baykuş halimden eser kalmadı. Icim mutlulukla doldu.
Telefonu
kapatırken aklımda iki şey vardı.
1-
Dünyanın en kolay şeyi çocukları mutlu etmek. Keşke tüm çocukları mutlu
edebilsem.
2-
Dostları olmalı insanin fırtınalı havalarda sığınabileceği limanlar gibi...Bu
dizeler hangi şiire ve saire ait bilmiyorum. Sahibinden de özür diliyorum.
(İnternetten aradım ama kime ait bulamadım). Ama hissettiklerimi o kadar
tıpatıp anlatan, tercüman olan bir dize ki bu.
İşte
benim de böyle dostlarım var. Fırtınalı havalarımda sığındığım
limanlarım....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder