Dün günlerden öylesine bir cumartesiydi. Şu
dünyada hafta sonu evde oturmak mi iyi yoksa gezmek eğlenmek mi karar
veremedim. Bir kaç hafta üst üste hafta sonu sokaklarda olsam, gecelere aksam
hafta sonu evde olmanın hayallerini kuruyorum. Evde olduğumda da "süper yaşasın evdeyim" çığlıkları atıyorum ama bazen
de evde olmak bana iyi gelmiyor. Neyse işte tam çözemedim bu durumu...
Dedim ya dün öylesine evde bir cumartesiydi.
Canım dışarı çıkmak istemedi ama evde olmak da istemiyordu. E evde iş yok, güç
yok. Bir süre ne yapsam modunda gezindim. Sabah her hafta sonu olduğu gibi
Hürriyeti baştan sona okudum. Sonra aklıma geldi, geçenlerde tesadüfen farkedip aldığım, ama itiraf
edeyim ki başından 3-5 sayfa okuyup bir türlü içine giremediğim kitabı yani
Ertuğrul Özkök'ün " Kırk7 " kitabını elime aldım. Eskiden beri bir
huyum vardır ki eğer bir kitabı bitiremezsem başka kitaba başlayamam. Hoş gerçi
bu seferlik bu kuralımı ihlal ettim
çünkü uzun bir sure önce basladığım Ece
Temelkuran'ın "Düğümlere Üfleyen Kadınlar" kitabını daha
bitirememişken araya başka bir kitap aldım . Ne yapayım kitabın adı çok
ilgimi çekti. 40' lı yaş kadınını anlatıyor kitap. Dedim ya ilk 3-5 sayfa pek sarmadı
beni. Bu hafta can sıkıntısından elime aldım veee bitirinceye kadar
bırakamadım.
Kitap 40' lı yaşların kadınını Ertuğrul Özkök'ün kendini bitmek
tükenmez sorgulamaları arasında anlatıyor. Öncelikle insanın kendi kendini bu
şekilde sorgulaması büyük bir yetenek olmalı. Mesela ben kendimi bu kadar
objektif hatta subjektif de sorgulayamam. Aslında benim kendi kendimle baş başa
kalamama gibi bir sorunum var. Korkuyorum belki de bilemiyorum. Ben
kalabalıkların insanıyım yalnızlıkların
değil bunu biliyorum ama...
Juliette Binoche " 40' lı yaşlar bir çölü baştan sona geçmek gibi bir şey. Önemli olan, kendi kendini yargılamamak ve
suçluluk duygusundan arınmaktır" demiş.
Ertuğrul Özkök yine Binoche'nin cümleleri ile diyor ki " İnsan
kendi iç dünyası ile irtibatını kaybetmezse, dış dünya onu korkutamaz" ve
yine Binoche'nin cümleleri ile ekliyor " Eğer en uçtakini yaşamaya hazır
değilsen , insani bir şeyle irtibat kurmaya da hazır değilsin demektir". Buyurun buradan yakin ey
40'li yaş kadınları...
Şimdi burada ben asıl şuna takıldım
"Demek ki ben kendi iç dünyasi ile çok fazla irtibat kuramayan biri olarak
dış dünyadan korkuyor muyum?" Hic
düşünmemistim ama doğru olabilir. Bunu hemen bir kenara not edip derhal bir
kendi iç dünyam ile irtibat kurma seanslarına başlamalıyım. Olsun en azından bu
konuda bir farkındalik oluştu bende bu da bir şeydir.
Valla bizim Türk erkeklerinin 45 yaşlarından
sonra paraya ve rahata kavuşunca ilk işi eşlerini bir veya iki 20 likle
degistirmek oluyor biliyorsunuz. Ertuğrul Özkök
gibi düşünen başka bir Türk erkeği var mı bilmiyorum ama varsa da bence derhal
pamuklara sarılmalı zira nesilleri tükenmek üzeredir.
Ayse Arman' ın Ertuğrul Özkök ile yaptığı bir röportajda Ertuğrul Özkök; "50 yaşına gelmiş bir erkeğin 20 yaşında bir
kadınla dolaşmasını trajik buluyorum, bir takım ilaçlar çıktı ama yine de
trajik" diyor. Şahsen bende çok trajik buluyorum da bir bayan olarak bu düşüncemin objektif
olmadığını düşünüp kimselere söylemiyordum ama bundan sonra gönül rahatlığı ile
söyleyebilirim çünkü benim gibi düşünen başka biri üstelikte bir erkek olması içimi bir huzurla
doldurdu. Şimdi benim gibi düşünen çok kadın var da dedim ya objektif değiliz
diye, kimse bizi ciddiye almaz diye, çok da
uluorta söylemiyorlar bu düşünceyi. Özkök'e bunun icin de yürekten bir
teşekkür ediyorum.
Ben ne yazık ki bir yazar değilim. Onlar kadar
güzel anlatamam ama gelin bir de 40 lı yaş kadınını benden dinleyin...
*Bir kere Ajda Pekkan' ın şarkısında dediği
gibi " çerçeve değil resim arar".
*Genelde kariyerinde belli bir yere
gelmişdir. Gereksiz kompleksleri yoktur.
*Belli
bir standardı vardir. Ne istediğini bilir.
*Ekonomik gücü vardır ve bunun için bir
erkeğin parasına muhtaç değildir. Yani ilişkiyi istediği için yaşar karşındaki erkeğin maddi durumundan dolayı değil.
*Basit yalanlara hiç gelemez.
*Aldatıldı mı mi gereksiz gözyaşları yoktur, hadi güle güle demeyi bilir.
*Kıskançlık yapmayacak kadar kendine güvenir.
*Ben onu değil o beni kıskansın diyecek kadar özgüvene sahiptir.
*Aldatılmak yaralamaz zira mutlaka
başına gelmiştir ve nasıl davranacağını bilir. Hatta
gard
almak için ''O beni aldatmadan ben onu aldatayım'' bile diyebilir.
*Birlikte olduğu erkek futbol maçı seyrederken başında durup dırdırlanmak yerine
kız arkadaşlarıyla gecelere akar.
Listeyi uzatabilirsiniz. Hatta bu yazıyı okuyup eklemek istedikleri olan varsa söylesin çok sevinirim ve de yazıma
ismiyle cismiyle eklerim.
Önemli olan insanın ruh güzelliğidir ( klişe
bir cümle ama doğru ve yerine kullanılacak başka bir cümle henüz söylenmedi o
nedenle bu cümle ile idare ediyoruz hepimiz) Her yaşın ayrı bir güzelligi
vardır ve kadın her yaşta güzeldir. Yeter ki ruh güzelligi olsun, kendine
bakmasını bilsin, huzuru yerinde olsun.
Haaa az daha unutuyordum. Kitapta en sevdiğim ve ey tüm erkekler mutlaka okuyun diyeceğim bir bölüm var."Erkek
Adamın Jübile Yilları" İyi okuyun siz sevgili erkekler...
Ne yazık ki bu dünya sizle de sizsiz de olmuyor.
Neyse ki ben ayrımsız tüm insanları
seviyorum....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder