18 Mayıs 2014 Pazar

40'LI YAŞ KADINLARI' NA .... BU KİTABI OKUYUN VE ÇEVRENİZDEKİLERE DE OKUTUN


Dün günlerden öylesine bir cumartesiydi. Şu dünyada hafta sonu evde oturmak mi iyi yoksa gezmek eğlenmek mi karar veremedim. Bir kaç hafta üst üste hafta sonu sokaklarda olsam, gecelere aksam hafta sonu evde olmanın hayallerini kuruyorum. Evde olduğumda da "süper  yaşasın evdeyim" çığlıkları atıyorum ama bazen de evde olmak bana iyi gelmiyor. Neyse işte tam çözemedim bu durumu...

Dedim ya dün öylesine evde bir cumartesiydi. Canım dışarı çıkmak istemedi ama evde olmak da istemiyordu. E evde iş yok, güç yok. Bir süre ne yapsam modunda gezindim. Sabah her hafta sonu olduğu gibi Hürriyeti baştan sona okudum. Sonra aklıma geldi, geçenlerde tesadüfen farkedip aldığım, ama itiraf edeyim ki başından 3-5 sayfa okuyup bir türlü içine giremediğim kitabı yani Ertuğrul Özkök'ün " Kırk7 " kitabını elime aldım. Eskiden beri bir huyum vardır ki eğer bir kitabı bitiremezsem başka kitaba başlayamam. Hoş gerçi bu seferlik  bu kuralımı ihlal ettim çünkü uzun bir sure önce basladığım  Ece Temelkuran'ın "Düğümlere Üfleyen Kadınlar" kitabını daha bitirememişken araya başka bir kitap aldım . Ne yapayım kitabın adı çok ilgimi çekti.   40' lı yaş kadınını anlatıyor kitap.  Dedim ya ilk 3-5 sayfa pek sarmadı beni. Bu hafta can sıkıntısından elime aldım veee bitirinceye kadar bırakamadım.


Kitap 40' lı yaşların  kadınını Ertuğrul Özkök'ün kendini bitmek tükenmez sorgulamaları arasında anlatıyor. Öncelikle insanın kendi kendini bu şekilde sorgulaması büyük bir yetenek olmalı. Mesela ben kendimi bu kadar objektif hatta subjektif de sorgulayamam. Aslında benim kendi kendimle baş başa kalamama gibi bir sorunum var. Korkuyorum belki de bilemiyorum. Ben kalabalıkların insanıyım yalnızlıkların  değil bunu biliyorum ama...

Juliette Binoche " 40' lı yaşlar bir çölü baştan sona geçmek gibi bir şey. Önemli olan, kendi kendini yargılamamak ve suçluluk duygusundan arınmaktır" demiş.  Ertuğrul Özkök yine Binoche'nin cümleleri ile diyor ki " İnsan kendi iç dünyası ile irtibatını kaybetmezse, dış dünya onu korkutamaz" ve yine Binoche'nin cümleleri ile ekliyor " Eğer en uçtakini yaşamaya hazır değilsen , insani bir şeyle irtibat kurmaya da hazır değilsin  demektir". Buyurun buradan yakin ey 40'li yaş kadınları...

Şimdi burada ben asıl şuna takıldım "Demek ki ben kendi iç dünyasi ile çok fazla irtibat kuramayan biri olarak dış dünyadan korkuyor muyum?"  Hic düşünmemistim ama doğru olabilir. Bunu hemen bir kenara not edip derhal bir kendi iç dünyam ile irtibat kurma seanslarına başlamalıyım. Olsun en azından bu konuda bir farkındalik oluştu bende bu da bir şeydir.

Valla bizim Türk erkeklerinin 45 yaşlarından sonra paraya ve rahata kavuşunca ilk işi eşlerini bir veya iki 20 likle degistirmek oluyor biliyorsunuz.  Ertuğrul Özkök gibi düşünen başka bir Türk erkeği var mı  bilmiyorum ama varsa da bence derhal pamuklara sarılmalı zira nesilleri tükenmek üzeredir.

Ayse Arman' ın Ertuğrul Özkök ile yaptığı bir röportajda Ertuğrul Özkök; "50 yaşına gelmiş bir erkeğin 20 yaşında bir kadınla dolaşmasını trajik buluyorum, bir takım ilaçlar çıktı ama yine de trajik" diyor. Şahsen bende çok trajik buluyorum da bir bayan olarak  bu düşüncemin objektif olmadığını düşünüp kimselere söylemiyordum ama bundan sonra gönül rahatlığı ile söyleyebilirim çünkü benim gibi düşünen başka biri  üstelikte bir erkek olması içimi bir huzurla doldurdu. Şimdi benim gibi düşünen çok kadın var da dedim ya objektif değiliz diye, kimse bizi ciddiye almaz diye, çok da  uluorta söylemiyorlar bu düşünceyi. Özkök'e bunun icin de yürekten bir teşekkür ediyorum.

Ben ne yazık ki bir yazar değilim. Onlar kadar güzel anlatamam ama gelin bir de 40 lı yaş kadınını benden dinleyin...

*Bir kere Ajda Pekkan' ın şarkısında dediği gibi " çerçeve değil resim arar".
*Genelde kariyerinde belli bir yere gelmişdir. Gereksiz kompleksleri yoktur.
 *Belli bir standardı vardir. Ne istediğini bilir.
*Ekonomik gücü vardır ve bunun için bir erkeğin parasına muhtaç değildir. Yani ilişkiyi istediği için yaşar karşındaki erkeğin maddi durumundan dolayı değil.
*Basit yalanlara hiç gelemez.
*Aldatıldı mı mi gereksiz gözyaşları yoktur, hadi güle güle demeyi bilir.
*Kıskançlık yapmayacak kadar kendine güvenir.
*Ben onu değil o beni kıskansın diyecek kadar özgüvene sahiptir.
*Aldatılmak  yaralamaz zira mutlaka başına gelmiştir ve nasıl davranacağını bilir. Hatta
 gard almak için ''O beni aldatmadan ben onu aldatayım'' bile diyebilir.
*Birlikte olduğu erkek futbol maçı seyrederken başında durup dırdırlanmak yerine  kız arkadaşlarıyla gecelere akar.

Listeyi uzatabilirsiniz. Hatta bu yazıyı okuyup eklemek istedikleri olan varsa söylesin çok sevinirim ve de yazıma ismiyle cismiyle eklerim.

Önemli olan insanın ruh güzelliğidir ( klişe bir cümle ama doğru ve yerine kullanılacak başka bir cümle henüz söylenmedi o nedenle bu cümle ile idare ediyoruz hepimiz) Her yaşın ayrı bir güzelligi vardır ve kadın her yaşta güzeldir. Yeter ki ruh güzelligi olsun, kendine bakmasını bilsin, huzuru yerinde olsun.

Haaa az daha unutuyordum. Kitapta en sevdiğim  ve ey tüm erkekler mutlaka okuyun diyeceğim bir bölüm var."Erkek Adamın Jübile Yilları" İyi okuyun siz sevgili erkekler...

Ne yazık ki bu dünya sizle de sizsiz de olmuyor.

Neyse ki ben ayrımsız tüm insanları seviyorum....





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder